Sunday, February 03, 2019

S.P. ESKİŞEHİR B.B.B. Adayı LEVENT BAŞTÜRK'ün 3 Şubat 2019 Tarihli Basın Açıklaması: AK PARTİ 1994 RUHUNU GASPEDEMEYECEKTİR!


AK PARTİ 1994 RUHUNU GASPEDEMEYECEKTİR! 




Değerli Basın Mensupları, hoşgeldiniz. Hepinizi en samimi duygularımla selamlıyorum. Hepinize yakın bir gelecekte, basının üzerindeki kısıtlamaların kalktığı özgür bir Türkiye’de mesleğinizi icra etmenizi temenni ediyorum.

2002’den bugüne Türkiye’yi yönetmekte olan AK Parti hükümetleri defalarca birbirine zıt düşen davranışlarda ve söylemlerde bulunmuştur. Özellikle son 4-5 yıl içinde bu birbirine zıt davranışları ve söylemleri aynı gün içinde bile gözlemlemek mümkün olmaktadır. Örneğin, 23 Ocak 2019 günü, bu günlerden biridir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Rusya ziyaretindedir. O gün Türkiye hükümeti, Venezuela Devlet Başkanı’na “Kardeşim Maduro, dik dur eğilme, ABD’ye karşı Türkiye seninle” mesajını göndermiştir. FAKAT aynı gün Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olan şahsın Al-Jazeera English websitesinde “Suriye’de ABD çıkarlarını yalnızca Türkiye koruyabilir” başlığıyla bir yazısı da yayınlanmıştır. Bir başka deyişle, Türkiye, ABD’nin rakibi Rusya’yla resmi görüşmelerde bulunduğu bir günde, hem Rusya’yla birlikte ABD’ye karşı Venezuela lideri Maduro’nun safında yer almış, hem de Suriye’de Rusya’ya karşı nüfuz alanı tesis etme derdinde olan ABD’ye “senin bölgedeki çıkarlarının en sahici koruyucusu benim” mesajını gönderebilmiştir.

Benzer bir çelişkili durum AK Parti’nin 31 Ocak günü açıklamış olduğu 11 maddelik yerel seçim manifestosunda da kendisini göstermektedir. Düzenlenen törende Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı seçim vaatlerinin 2014 yerel seçim vaatleriyle benzerlik gösterdiği dikkatleri çekmiştir. “İmarda düzen, yatay mimari, üretim, şeffaflık” vaatlerini bu yıl da tekrarlanmıştır. Bir başka deyişle, iktidar partisi bir kez daha “değişmeyen ama uygulanamayan seçim vaatleri”nde bulunmuştur. AK Parti’nin bu durumu bizi ister istemez şöyle bir tanımı yapmaya teşvik etmektedir:

16 yıldır iktidarda olup da hiç iktidara gelmemiş bir muhalefet partisi gibi davranan ve 16 yıllık icraatlarının tam tersini yapacağını iddia eden siyasi partiye AK Parti denir.

AK Parti’nin ve adaylarının iktidarda değilmiş gibi vaatlerde bulunması ve ilaveten "1994 Ruhu"na dönüş çağrısı da yapması, adeta yaramazlık yapan ilkokul öğrencisinin "ben yapmadım öğretmenim" mazeretini andırmaktadır! AK Parti’nin seçim vaatlerine bakınca insan ister istemez sanki vaatleri yapanın iktidar partisi değil de, onu devirmek için ortaya çıkmış alternatif bir siyasi oluşum olduğu hissine kapılmaktadır.

AK Parti ileri gelenlerinin sanki kendileri iktidarda değilmiş gibi yaptıkları eleştiriler ve vaatler “muhalefetten rol çalma” görüntüsü vermektedir.  Malumunuz, bir zamanların tek parti rejiminde "bu memlekete komünizm gelecekse onu da biz getiririz" denmişti.

Bugün de 2. Milli Şef rejimi olarak adlandırabileceğimiz mevcut konjonktürde iktidar partisi "bu memlekette muhalafet yapılacaksa onu da biz yaparız" demektedir!

İktidarın tutarsız ve çelişkili söylem ve icraatlarında zirve noktasını da, açıklanan 11 maddelik manifestonun yanısıra “1994 ruhu” ve “1994 belediyecilik anlayışı”na vurgu yapılması oluşturmuştur. Açıktır ki1994 belediyecilik anlayışından söz ederken Erdoğan’ın referansı, Milli Görüş belediyeciliğinin mühür vurduğu “94 yerel seçimleri”ydi. 1994 yılındaki yerel seçimlerde Milli Görüş’ün temsilcisi olarak Refah Partisi kent belediyelerinin çoğunluğunu kazanmıştı.

 İlginç bir şekilde Erdoğan törendeki konuşmasında partisinin “17 yıllık tek başına yerel ve geneldeki iktidar” dönemlerini adeta eleştirmiş ve hiçbir başarılı hizmete vurgu yapmamıştı. Erdoğan’ın “1994 belediyecilik başarısını” sahiplenme çabası bir bakıma partisinin 17 yıllık başarısızlığını kabul etme anlamına geliyordu. Ayrıca Erdoğan, Milli Görüş’ün başarısını da gayri ihtiyari tasdik etmiş oluyordu.

Ancak iktidar medyasında gözümüze çarpan "1994 Ruhu'yla yeni ufuklara" sloganı yeni bir şehir efsanesi inşa etme çabası olma niteliğini de taşıyor. Bunu en bariz olarak faiz olgusuna bakarak gözlemleyebilmekteyiz. Ekonomideki olumsuz dalgalanmalara rağmen AK Parti döneminde bankalar kazanmaya devam ediyor: 2018'de bankaların faiz gelirleri yüzde 29 artarak 146,2 milyar TL'ye çıktı!

Herşeyleri gibi AK Parti’nin faiz karşıtlığı da sadece semboller üzerinden duygu siyaseti yapmaktan ibaret kalıyor. Güya Gezi Olaylarının müsebbibi "faiz lobisi"ydi. Lakin o zamandan bu zamana, AK Parti döneminde bankacılık her yıl en kazançlı çıkan sektör olma konumunu korumakta devam etmekte!

Milli Görüş çizgisinin son partisi olan Saadet Partisi’nin lideri Temel Karamollaoğlu'nun da belirttiği gibi, "ruh çağırmakla gelmez". Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın etrafındaki siyasi ekibe ve danışman kadrolarına baktığımızda, pek çok ismin Milli Görüşçülükle ve de 1994 ruhuyla uzaktan yakından alakalı olmadıklarını görebilmekteyiz.  Ayrıca neredeyse resmi gazete görünümündeki iktidara yakın medyanın söylemine ve habercilik anlayışına bakınca da, bunların 1994 Ruhu’yla en ufak bir irtibatını görebilmemiz mümkün değil.  Ve şunu açıkça söyleyebiliriz ki 1994 Ruhu'nun karşısında olduğu her şey bugün AK Parti iktidarının bünyesinde vardır
 
1994 Ruhu ifadesini Milli Görüşçü belediyelerde asılan “Rüşvet alan da, veren de mel’undur” yazılı levhalarda bulmuştu. 2004’ten sonra yerel yönetimlerde yer alan zihniyet, “çalıyor, ama çalışıyor” veya “rüşvet alan da veren de memnundur” şeklinde ifade edilir olmuştur. Ayrıca 2002’de “Milli Görüş gömleğini çıkardığını” söylemiş olan Erdoğan kendisine Muhafazakar Demokrat gömleğini seçerek bir yerde 1994 Ruhu’nu da geride bıraktığını ilan etmiştir. 1994’de Erdoğan’ın belediye başkanı seçildiği İstanbul dahil, Türkiye’nin pek çok şehrinde seçimleri kazanan Refah Partisi olmuştur. 2001 yılına kadar AK Parti’nin herhangi bir tüzel kişiliği bile mevcut değildir.

Hal buyken bugün Erdoğan’ın 1994 Ruhu üzerinde tekel kurma çabası içinde olduğu görülmektedir. Ak Parti medyasında “AK Parti’nin ilk kez belediyelerde ağırlığını hissettirdiği 1994 seçimleri” veya “Erdoğan’ın 1994 yılındaki belediyecilik anlayışı” gibi ifadelerin kullanıldığını görmekteyiz. Oysa o tarihte ne AK Parti vardır ne de bir siyasi lider olarak Erdoğan! Ancak bugünün iktidar partisi otoriter muktedir narsizmi diyebileceğimiz bir tavır içinde 1994 Ruhu üzerinde tekelci bir hak iddia edebilmektetir!


Bu tekelci tavır günümüzde yaşadığımız İkinci Milli Şef Dönemi’nin bir tezahürüdür.
Ülkemizde genel ve yerel seçimlerin düzenleniyor olması kimseyi yanıltmamalıdır. İçinde bulunduğumuz konjonktürde seçimler ve parti çokluğu Tek Partili İkinci Milli Şef (Reis) Yönetiminin kamuflajı olmaktan öte gidememektedirSeçimlerin düzenlendiği ve birden fazla partinin varlığını sürdürdüğü, ama otoriter vasfı şüphe götürmez rejimler de vardır. Siyaset Biliminde bu tip rejimler seçimli otokrasi, yarışmacı otoriterlik veya plebisiter otoriterlik  gibi isimlerle adlandırılmaktadır. Bugün ülkemizde varolan böyle bir rejim türüdür. Maalesef bugün ülkemizde bir hukuk devletinin varlığından ve hukukun üstünlüğünden sözetmek imkansız hale gelmiştir.

Adalet yoksunluğu ve zulüm için mazeret üretilemez. Beka, hukuksuzluğun ve kutuplaştırıcı bir siyasi dil kullanmanın gerekçesi olamaz. Beka gerekçesiyle zulmü meşrulaştırmaya çalışırsanız beka ve milli güvenlik sorununun ortaya çıkması için temelleri atmış olursunuz.

Tarih ve tarihi şahsiyetler üzerinden hamaset inşasının ve istismar çabasının son günlerde merhum Necmettin Erbakan’ı da tekeline alma gayreti içinde olduğu görülmektedir. Ancak Erbakan’ın tarihten alınması gereken dersler olarak saydığı hususlardan fersah fersah uzak olanlar, merhumun ismini maalesef taciz etmekten öte gidememektedirler. Nedir Erbakan’ın tarihten alınması gereken dersler olarak üzerinde durduğu hususlar?

--- Materyalizm değil, maneviyatçılık esas alınmalıdır,
--- Çatışma değil, diyalog esas alınmalıdır,
--- Çifte standart değil, adalet esas alınmalıdır,
--- Üstünlük değil, eşitlik esas alınmalıdır,
--- Sömürü değil, işbirliği esas alınmalıdır.

Dolayısıyla, Erbakan’ın talebesi görüntüsünü vermekten hoşlansalar da, günümüzün muktedir/ler/inin asıl ilham kaynağı Makyavelizm ve “dün dündür, bugün de bugün” sözünde ifadesini bulan ilkesiz pragmatizmdir.  

 



                         LEVENT BAŞTÜRK
                        Saadet Partisi ESKİŞEHİR
                        B.B.B. Adayı