Tuesday, June 21, 2005

"Sözde Demokratik Cumhuriyet"

"Sözde Demokratik Cumhuriyet"*



Levent Baþtürk







Cumhuriyetin yetmiþbeþinci kuruluþ yýldönümü vesilesiyle yaptýðý konuþmada dönemin Genel Kurmay Baþkaný Hüseyin Kývrýkoðlu "sözde aydýnlar"dan þikayet etmiþ ve liberal demokrat aydýnlarý "irtica" ve "bölücülük"ün yanýsýra en büyük tehlike ilan etmiþti. O günden bugüne, statüko çevrelerinin dilinden düþurmediði bu "sözde" sýfatý, cumhuriyetin demokratik niteliðini sorgulamaya yönelik her sorun ya da olgunun baþýna getirilmeye baþladý: sözde Ermeni sorunu, sözde baþörtüsü sorunu, sözde Kürt sorunu, sözde insan haklarý sorunu, sözde sivil toplum örgütleri, vs. Son olarak da içinde bulunduðumuz dönemin Genel Kurmay Baþkaný Hilmi Özkök, Mersin'deki Nevruz kutlamalarý sýrasýnda bayrak yakýldýðý rivayetleri üzerine yayýnladýðý bildiride, "sözde vatandaþlar" sözünü kullanarak, "sözde" sýfatýnýn kullaným alanýnýn geniþlemesine ve geliþmesine katkýda bulunmuþ olacaktý. Kelimenin artýk býr sýfat olmaktan çýkýp bir kavram olmaya doðru doðru dönüþüm geçirdiðini iddia etmek mümkündü. Bu arada pek çok insanýn gözünden kaçan þu oldu: Bu konuþmasý ile Özkök býr etnik zümreyi diðerine karþý kýþkýrtma ve kamu güvenliðini tehlikeye sokma riskini üzerine almaktan çekinmemiþti. Üstelik bu konuþmasý ile ceza kanununun 312'nci maddesine göre suç iþlemiþ olmaktaydý. Ancak bu kanun statukoyu eleþtirenleri keyfi olarak yargýlamak amacýyla iþletilen bir kanun olduðu için, doðal olarak Özkök'ü baðlamayacaktý.



"Sözde" sýfat-kavramýnýnýn bu kadar yaygýn olmasýnýn arkasýnda yatan temel neden statükodan çýkarý olan devlet elitinin dýþlayýcý, inkar edici, farklý olaný aþaðýlayýcý ve deðiþime karþýt tutumlarýdýr. Onlara göre Mustafa Kemal tarafýndan kurulmuþ olan cumhuriyet demokrasi, baðýmsýzlýk, özgürlük, hoþgörü ve akýlcýlýk gibi ögeleri kendi içinde taþýmaktadýr. Kemalizm'in ortaya koymuþ olduðu bakýþ açýsý dýþýnda baþka bir görüþ ve pratiðe gerek yoktur. Dolayýsýyla talep edilecek ve tanýnmasý gereken haklarýn varlýðý da söz konusu olamaz. Bu anlayýþ otomatik olarak Kemalist tahayyül dýþýnda kalan her türlü farklý olma talebini inkar ve ret edecektir. Bu durum Kemalist düþünce dýþýnda kalan her türlü düþünce için de geçerlidir. Statükonun ve Kemalist anlayýþýn çizdiði dar alanýn dýþýnda var gibi görünen düþünceleri ve farklýlýk taleplerini aslýnda var gösteren dýþ güçlerin oyunlarý ve kýþkýrtmalarýdýr. Bir baþka deyiþle, Ýslami kesimin kamusal alanda kendini ifade etmeye yönelik talepleri ile, Kürt kimliðinin siyasal ve sosyal alanda temsiline yönelik taleplerin arkasýnda söylenenin dýþýndaki sebepleri aramak gerekmektedir.



Bu inkarýn arkasýnda yatan gerçek neden, devlet elitinin statuko sayesinde cumhuriyeti kendi mülkü gibi kontrol etme gücünü elýnde tutmasýndan baþka þey deðildir. Bu gücü kaybetmek istememektedir. Öte yandan aydýnlarýn liberal demokrat söylemi ve Islami kesimin ve Kürtler'in demokratik talepleri statükoya doðrudan yönelmiþ sorgulama niteliðini taþýmaktadýr. Bu durumda sorgulamaya yanaþmayan ve yeni bir toplumsal uzlaþma ve sözleþme gereðini inkar eden statükocu güçler için inkar ve karþýsýndakini düþman olarak görmekten baþka yol kalmamaktadýr. Ýnkar, ötekileþtirme, insan haklarý ihlalleri, toplumsal çatýþma, homojenleþtirici toplum mühendisliði ve milli birlik ve bütünlük retoriði birarada ve birbirlerini tamamlayan unsurlar olarak yer almaktadýr.

Yukarýda söylenenlerin tümü sistem içinde ordunun oynadýðý merkezi rol çerçevesinde göz önüne alýndýðýnda, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik ve laik bir devlet olarak deðerlendirilmesini imkansýz kýlmaktadýr. Ortada olan bir merkezi, otoriter ve pretoryen (askeri) cumhuriyettir.



Pretoryen bir yapýda ordu, kaðýt üzerinde ona baðýmlý görünse bile, sivil siyasal yapýdan baðýmsýzdýr ve kendi baðýmsýz siyasi gücünü ya güç kullanýmý tehditi ya da doðrudan kullanýmý yoluyla hissettirir. Pretoryen otoriter devlet toplumun dýþýnda ve üzerindedir; fakat kendi bekasý için kitleleri mobilize eden bir unsur olarak milliyetçiliði siyasal sermaye olarak yoðun biçimde kullanýr. Öte yandan, yeni sosyal güçleri etkili bir biçimde sisteme entegre etmedeki basarýsýzlýðý onu hegemonya krizine sokar. Hegemonya krizinin aðýrlaþtýðý þartlarda doðrudan veya dolaylý baský kullanýmý, toplumu idare etme biçimi olarak kendini gösterir. Bu güç kullanýmýný meþrulaþtýrmada coðu zaman baþvurulan gerekçe ulusal çýkar, ulusal güvenlik ve ulusal bütünlüðün saðlanmasýdýr. Bu yapý içinde izin verilen demokratikleþme haliyle çok sýnýrlý kalacaktýr.



Devlet gücünü elinde tutanlar demokrasi, özgürlük ve hoþgörünün sýnýrlarýný tayin etme hakkýný sadece kendilerinde görürler. Siyasal partiler ve sivil toplum örgütleri sisteme bir meydan okuma sergilemedikçe ve parametreleri zorlamadýkça tahammül edilebilir. Bu yapý içinde, eðer sistemin parametrelerine ters düþüyorsa, siyasal çoðulculuðun, kültürel ve siyasal haklarýn ve özerk dini alan anlayýþýnýn yeri yoktur. Bunlarýn talebi de pretoryen elit ve onlarýn müttefiklerinin gözünde bir ihanettir. Türkiye siyasal gerçekliðinin baglamýnda olaya baktýðýmýzda, Kemalizm'e yönelik eleþtirilere statükocu güçlerce bir ihanet olarak bakýlmasý, yukarýdaki açýklamalar ýþýðýnda daha iyi anlaþýlmaktadýr; çünkü Kemalizm statükonun meþruiyetinin temelidir. Yurtseverlik ve vatanseverlik gibi kavramlar bu anlam çerçevesi içinde tanýmlanýr ve sunulur. Bu noktada "tetikçiler"in rolü çok belirgin olarak ortadadýr.



Tetikçiler kurulu proteryen siyasal yapý ve onun neticesi olan yaðma düzeninde medyada, akademi dünyasýnda ve yargýda önemli yerler iþgal etmektedirler. Etiketi "köþe yazarý" olan tetikçinin köþesi onun için siper, kalemi de iftira, hakaret ve küfür ateþleyen bir silahtýr. Bir hukuk kurumu deðil, bir siyasal baský mekanizmasý iþlevi gören yargý siyasal muhalefete karþý kullanýlan en etkili saldýrý aracýdýr. Subjektif siyasal kýstaslara dayalý keyfi mahkeme kararlarý siyasi partilerin, insan haklarý savunucularýnýn ve aydýnlarýn kafasýna inmeye hazýr balyoz gibi beklemektedir. Ünýversitelerin baþýna getirilmiþ kiþilerin ayýrt edici nitelýkleri onlarýn bilim adamlýklarý deðil; baþörtülü kýz öðrencilerin karþýsýna geçmiþ bir infaz mangasý gibi hareket etmeleridir. Pretoryen cumhuriyetin bekasý için vatansever kýlýðýna bürünmüþ bütün tetikçiler bütün gayretlerini seferber etmiþ durumdadýr.



Yukarýda proteryen devletin özelliklerinden söz ederken onun belli býr kitleyi mobilize etme yeteneðinden ve bunun için milliyetçiliði bir siyasal sermaye olarak kullandýðýndan söz ettik; ama uzerinde durmadýk. Bu husus, rejimin bütün sorunlarýna raðmen hala ayakta kalabilmesini saðlayan belki de en büyük dayanaktýr. Rejim kitle desteðini iki toplumsal fay hattýnýn yarattýðý gerilimlerden almaktadýr. Birincisi, farklý hayat tarzlarý üzerinde oluþmuþ laik-dindar gerilimi; ikincisi ise seksen yýldýr eðitim kurumlarý ve medya aracýlýðý ile beslenmiþ olan dýþ tehditler ve bölünme korkusunun ortaya çýkardýðý gerilim. Bu iki toplumsal fay hattý üzerinde kasýtlý olarak artýrýlan gerilim pretoryan güçlere toplum üzerinde bir savaþ yönetim modeli ve psikolojik savaþ teknikleri uygulama imkaný vermektedir. Ali Bayramoðlu'nun ifadesi ile sivil toplum kuruluþlarý kisvesi altýnda askeri vesayet sisteminin lojistik destek merkezi olarak faaliyet gösteren toplum kesimleri sayesinde bir psikolojik savaþ yürütülmekte ve sivil alana askeri refleksler kazandýrýlmaktadýr. Býr baþka deyiþle, sivil alan da proteryenleþmektedir. Son günlerde bizzat Demirel'in orkestra þefliðinde baþlatýlan, Baykal'la týrmandýrýlan ve rektörler aracýlýðýyla doruða çýkarýlan baþörtüsü gerilimi ve bayrak simgeleþtirilerek kabartýlan, Ertuðrul Kürkçü'nün psikolojik harekat milliyetçiliði olarak adlandýrdýðý, "sözde vatandaþ" nitelemesi ile doruða çýkarýlan milliyetçi dalga, 28 Þubat'la iyice pekiþmiþ olan proteryen otoriterliðin kalmakta ýsrarlý oldugunun býr isaretidir. Açýk hedef hiç þüphe yok ki Avrupa Birliði odaklý deðiþim dalgasýný durdurmakmaktýr. AK Parti iktidarýnýn Meclis'ten yeni geçirmiþ olduðu ceza kanunu da adeta AB yolunda giriþilmiþ bütün reformlarý geçersiz kýlacak þekilde siyasallaþmýþ yargýnýn keyfýliðini daha da artýran bir nitelik taþýmak suretiyle egemenlerin ekmeðine yað sürmüþ olmaktadýr.



20 Haziran 2005

* Bu yazi www.diyarbekir.net'de yayinlanmistir.
http://www.diyarbekir.net/cgi-bin/index.pl?mod=news;op=author_id;id=24